YAŞLI BİR BEY…

Yaşlı bir bey, sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken, bir

bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.

Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.

Hemşireler, önce pansuman yapmışlar ve ‘biraz beklemesini ve röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.

Yaşlı bey huzursuzlanmış; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söylemiş.

Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar.

“Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.

“Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz” deyince ,yaşlı adam üzgün bir ifade ile “Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.

Hemşireler hayretle “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.

Adam buruk bir sesle “Ama ben onun kim olduğunu biliyorum” demiş.

“Çiçek sulandığı kadar güzeldir,

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,

Bebek ağladığı kadar bebektir.

Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin,

bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin.”

Can Yücel

DULSE DE MANSANA (Elma Reçeli)

Roş Aşana…Yılbaşı..Yeni bir yıl..Dargınlıkların bittiği,ailenin bir araya geldiği gece..Bolluk bereket adına envai çeşit yemekler, baş köşede balık (Kafası olmalı mutlaka), börekler, sebzeler ve ağız tadı ile geçecek bir yılın simgesi: Elma Reçeli.

Babaannemin gümüş kaşıkları.Dedemin adının  inisiali işlenmiş..(Şimdi bendeler..)Buz gibi su dolu bardaklar ve elma reçeli…İşte bir anı daha o günlerden…

Malzeme:

1 kğ elma

1 kğ. şeker

1 limon, vanilya veya damla sakızı

Elmalar ayıklanıp rendelenir.Şeker, iki bardak su ile kaynatılır.Şerbet katılaşınca rendelenmiş elmalar, limon, vanilya veya sakız ilave edilerek iyice kaynatılır.Reçelin hazır olup olmadığını anlamak için kuru bir tabağa bir damla damlatılır.Damla dağılmazsa reçel olmuştur.Sıcakken kavanoza dökülür, soğuyana kadar üstü açık bırakılır.

BESİNLERİ ÇİMLENDİRMEK

Her tohumda uyanmaya hazır bir enerji vardır. Tohumdaki enerjiyi aktif bir duruma getirmek için biraz su, biraz ısı, biraz da dikkat yeterlidir. Uzmanlara göre besinin değerini artırmanın en kısa yolu, bazı bitkileri çimlendirerek yemektir. Bitkiler çimlendirildiğinde bileşimlerindeki vitaminlerin, minerallerin, enzimlerin değeri artar.

Vitaminler üzerindeki araştırmalarıyla tanınan Prof. Stepp, B1 vitaminin ensülin hücrelere ulaşmasını kolaylaştırarak şekeri düşürdüğünü ileri sürer. Her ne kadar açıklaması daha yapılmamışsa da, E vitamininde de benzeri özellikler bulunmuştur. Çimlendirilmiş buğday bu vitaminlerin özelliklerini kendinde toplandığından, şeker hastalarına büyük yarar sağlayabilir. Günde 5-6 çorba kaşığı çimlendirilmiş buğday yiyen şeker hastalarının kan ve idrarında şekerin düştüğü görülür. Böylece kullanılan ensülin miktarı azaltılabilir. Kabızlıktan şikâyetçi olanlara da salık verilir, çünkü kepeği bağırsakta bir “süpürge” görevini görür.

Eğer zihnen yorgunsanız, çocuklarınızın büyümesiyle ve gelişmesiyle ilgileniyorsanız, gebe iseniz, doğan çocuğunuzu emzirmek istiyorsanız, hastalıktan yeni kalkmışsanız çimlendirilmiş buğdayı unutmayın. Pek az besin maddesi çimlendirildiğinde böylesine değişebilir. Bu değişme aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

100 gr.                            Fosfor                Mg.                         Kals.

Kuru tohum                      423                133                          45

Çimlendirilmiş tohum    1050                342                        71

Beyaz ekmek                       86                     0.5                    14

Has buğday                       200                  90                       50

Yenmesi gereken normal günlük miktar 1-3 tatlı kaşığı dolusudur. Başlangıçta 2-3 hafta bu miktarı aşmamalı. Bu kür 2-3 ayda bir tekrarlanabilir. Bu besin çok enerji verdiğinden, gergin ve sinirli olanlar sakınmalıdır. Çimlendirilmiş buğdayı salataya, çorbaya, yemeklere, buğdaydan yapılmış bir bulamaca katarak yiyebilirsiniz.

Çimlendirilmiş buğdayın yapımı:

Buğday geceden yıkanır, cam ya da porselen bir kâseye konur. Üzerine yüzeyini bir parça örtecek kadar ılık su eklenir ve 24 saat bekletilir. (Mevsim yaz ise normal ısıda su konur.) Sonra süzülür ve ertesi sabaha kadar susuz bırakılır. Sabahleyin buğdaylar suyla çalkalanır, yani nemli kalmaları sağlanır ve akşama kadar bekletilir. Akşam yine sudan geçirilir. Buğdayın sudan geçirilmesi sürekli nemli kalması içindir. Buğday suyla çalkalanırken kabı ya da süzgeci silkelemeli. Böylece taneler birbirinden ayrılarak aralarına hava girer ve kabarmaları kolaylaşır. Buğday yazın 2, kışın 4 günde yeşerir. Odanın ısısı 12C’den aşağı düşerse tohumlar asitleşir, 18C’den yukarı olursa sertleşmeye yüz tutar ve çimlenmez. Çimleninceye kadar buğdayların nemli kalması sağlanmalıdır. Buğdaylar 1/2 cm. çimlendiğinde kullanılmaya hazırdır. Çimlenen buğdayın hem tohumu, hem filizi yenir.

Aşurelik buğday çimlendirmeye elverişli değildir, çünkü bir işlem görmüştür. Kullanılan buğday zarı alınmamış ve kimyasal gübre ile yetişmemiş buğday olmalıdır.

Tahılın ve kuru sebzenin çimlendirilmesi:

Tahılın ve kuru sebzenin proteinleri birbirlerini tamamladığına göre, bu tür besinleri aynı zamanda çimlendirerek yemek daha yararlı olur. Her tür tahıl (buğday, arpa, çavdar vb.) kuru sebzeyi (mercimek, nohut, kuru fasulye, börülce vb.) çimlendirebiliriz.

Uyarı: Soya fasulyesi çimlendirilecekse yeşil cinsten olanı seçmeli, sarısı çimlendirmeye elverişli değildir, çünkü çimlenmişi bazı enzimlerin etkisini kösteklemektedir.

Bir cam kavanozun ya da cam kâsenin içine 2 çorba kaşığı mercimek ve üstünü örtecek kadar ılık su konur. Başka bir kavanoza da 2 çorba kaşığı buğday ve üstünü örtecek kadar ılık su konur. Ertesi gün her kavanozun üstüne temiz, çift katlı bir tülbent koyarak süzülür (naylon süzgeç de olabilir). Süzülen su atılmaz. Bu suyun içinde değerli vitaminler vardır.

İstenirse içilir ya da bir yemeğe konabilir. Suyun iyice süzülebilmesi için tülbentle kapatılmış kavanozun ağzı yana yatırılır, loş bir yere koyarak üzerine temiz bir bez örtülür. Suyla çalkalayıp süzme işlemi günde 2-3 kez tekrarlanmalıdır. İster tahılın, ister kuru sebzenin çimlenebilmesi için nemli bir ortam gereklidir. İkinci günün sonunda (kışsa 3 gün; bazı tohumlar 5 gün de gerektirebilir) tohumların çimlenmeye başladığı görülür. Filizler kendi tohumunun boyuna vardığında, tohumlar kullanılmaya hazırdır. Filizi ve tohumu hepsi yenir. Filizler tohumdan fazla büyümemeli ve buzdolabında saklanmamalıdır. Çünkü yenir duruma gelen tohumlar buzdolabına konursa, çimlenme devam eder. Oysa filizler tohumun boyunu bulunca kullanılmalıdır.

İri tohumlar (nohut, fasulye vb.) 24 saat kavanozun içinde durduktan sonra çukur bir tabağa alınırsa çimlendirme daha kolay olur. Çünkü iri tohumlar birbirlerinin üzerine gelince hava alamadığından çimlenmeleri zorlaşır. Çukur tabağın içine koyarken tanelerin elden geldiğince birbirleri üzerine binmemesine dikkat etmeli.

Bunları nasıl kullanmalı?

Birer avuç salataya, çorbaya, sandviçe ya da herhangi bir yemeğe koyarak yenebilir. Hayal gücümüzü kullanacak olursak bunları kullanacak başka yerler de bulabiliriz, kuşkusuz.

Çimlendirilmiş besin maddeleri genellikle çiğ yenmelidir. Ancak pişirilerek de yenebilir. 

MÜHEYYA İZER`in

Bitkisel Protein ile DENGELİ BESLENME

Adlı kitabından

YOGA YAPMAYA BAŞLAMAK 7 (ASANA)

Asanalar, bedeni gevşeten, güçlendiren, ona canlılık ve enerji kazandıran beden duruşlarıdır.Asanaların birçoğu adını hayvanlar ve bitkilerden alır.Bazıları ise bilgeler, tanrılar ve yıldızların adlarını taşır.

Asanaların nasıl geliştiğini anlatan bir kurama göre; yogiler doğanın içinde yaşar, doğadaki diğer varlıkları ve kendilerini çevreleyen yeryüzü ve gökyüzünü incelerlerdi. Yogiler özellikle daha iyi olmaya çalışan hasta hayvanların, bedenlerini nasıl hareket ettirdiklerini gözlemler ve onların yaptığı içgüdüsel hareketleri deneyimleyerek geliştiririlerdi.

İşte bu duruşlar, içgüdü ve zekanın birleşmesiyle oluşmuşlar, ve günümüze kadar taşınmışlardır.

Asanaları uygularken, dikkatlice, kullandığınız kasları gevşetir, yavaşça poziyon alır ve birkaç soluk alıp verme sürecinde pozisyonda kalırsınız. Ve bu sayede yumuşak , esnek ve uzun kaslara sahip olursunuz. Sabit hareketlerde kas gruplarını kullandığınız zaman, dayanıklılığınız ve oksijen alışınız artar, kalbe daha çok kan gider, kalp daha çok çalışır ve güçlenir.

Bir süre duruşu korumak, fiziksel bedeninizi güçlendirir ve fiziksel ve duygusal olarak bu duruşlara nasıl yanıt vereceğinizi hissetmenizi sağlar.

Yoga, aerobik bir etkinlik değildir ama, asanalarda ilerledikçe dayanıklılığınız artar ve hem aerobik etkinliklerin sağladığı faydaları, hem de kardiyovasküler faydaları sağlar.

Oksijen alışınız artar, kalbe daha fazla kan gider ve kalp güçlenir.

Fiziksel anlamda güç, dayanıklılık, ve esneklik kazanırken, duygusal ve zihinsel anlamda kendinize bir bakış açısı oluşturur, zihninizi yatıştırır, stresten, olumsuz duygulardan ve sizi engelleyen hislerden vazgeçersiniz.

Duruşları çakralara göre uygularsak bedenimizin her yerini kullanmış oluruz. Ve bu enerji merkezleri (çakralar) doğrudan fiziksel bedenimize bağlı olduklarından duygusal olarak neyi açtığımızı ve neyi etkin hale getirdiğimizi bildiğimiz zaman daha fazla yarar sağlarız.Çakralarla ilgili , ilerleyen bölümlerde bahsedeceğim.

Duruşları çakralara göre düzenlemek, size bedeninizin çalıştıracağınız bölümüne odaklanma ve konsantre olma fırsatı sağlar. Mesela karın bölgenizi güçlendirmek için fazladan hareket yapmanız gerektiğini düşünüyorsanız, üçüncü çakra duruşlarına yoğunlaşırsınız.Boyun bölgenizdeki tutulma ve ağrılar için ise beşinci çakra duruşlarına çalışırsınız.

Çakralardan geçerken duygusal olarak sizi neyin engellediğini de öğrenirsiniz.Bunu tanıyıp hissettiğiniz zaman, bu tür engellemelerden kurtulmak için hangi alanları çalıştırmanız gerektiğini bilirsiniz.

Fiziksel, zihinsel ve duygusal bedenlerinizin kuvvetlenerek zayıflıkların üstesinden gelmeniz de böyle gerçekleşir.

Asanaları uygularken,

*Kendinize karşı nazik olun.Çok fazla şey beklemeyin ve vazgeçmeyin..Sabırlı olun.

*Her duruşu yaparken soluk alıp vermeyi ihmal etmeyin.Duruşu uygularken fark yaratacak olan, soluk alıp vermenizdir.Gerçekleştiremediğiniz duruşlar için gerektiği gibi soluk alıp almadığınızı kontrol edin.

*Mümkün olan her anda kendinizi koyverin.Yüreğinizi ve zihninizi açın.Duruşları uygularken kendinizi sarmalayın ve bunu yaparken size huzursuzluk veren şeyler varsa bedeninizi terk etsinler ve yok olsunlar.