KENDİMİ İZLİYORUM

Bugünlerde kendimi izliyorum. Birilerini dinlerken bazen tamamen onların söylediklerine odaklanıyorum. Bazen de zihnim hiç susmuyor. Sürekli içimden onlara ve kendime laf yetiştiriyorum. Sonra bakıyorum, karşımdakini hiç anlamamışım, çünkü zihnim doluymuş..

Durmak, susmak, koşturmayı, çözmeyi, düzeltmeyi, yetişmeyi, yetiştirmeyi durdurmak..

Bir an için mesela vaktim olunca yaparım değil şimdi??

Kuş gözlemleyen insanlar öylece dururlar, ellerinde dürbünler, gökyüzüne bakarlar. Gördükleri kuşa dikkatlice bakarlar, tanımaya çalışırlar, tüm odakları o kuştur. Şu kuş kötü, bu kuş iyi demezler, yargılamazlar.. Tek istedikleri; geleni görmek, tanımaktır. İç dünyamızda da her an yeni bir düşünce, ruh hali, duygu, duyularımızdan mesajlar geliyor sahneye, kuş gözlemcileri gibi onları izlemek yeterli; hiçbir şey yapmaya, değiştirmeye gerek yok. Aslında olanak yok belki de.

Bunları yazarken klavyede hissettiğim basınç, içimdeki coşku, etraftaki hafif gürültü, kendimi ifade edebiliyor muyum kaygısı, anda olmak böyle bir şey herhalde.

Sizler bu satırları okurken neler hissediyorsunuz, bedeninizde neler oluyor.

Şu anda neler oluyor…

Eskiden anda olmaya ilişkin kitaplar ya da sohbetler olduğunda “gerçekten çok doğru ben de yapmalıyım yaşamıma sokmalıyım” deyip geleceğe erteliyordum. Bu ertelemeleri bile fark etmem çok önemli diye düşünüyorum.

Sessizlik bana çok iyi geliyor.

Sevgiler

 

YOGA İLE BAŞLAYAN YOLUM

Yoga ile yolum, fiziksel bedenimin verdiği olumsuz sinyallere çözüm ararken kesişti. Eskiden beri daha çok fiziksel aktivitesi güçlü sporları tercih ederdim. Çünkü bedenimin fiziksel sınırlarının daha üst seviyelerde zorlanmasını isterdim.

Yıllar geçtikçe, bedenimdeki zorlama aynı şekilde hayatımda da önemli bir hale gelmişti…

Özel hayatımda, iş hayatımda, ilişkilerimde hep sınırları zorladığımı fark ettim. O kadar “daha” diyordum ki severek yaptığım şeylerin bile keyfini çıkaramıyordum. Çünkü tek kilitlendiğim şey “daha iyisini” yapmaktı. Ve tek rakibim kendim olduğum için de “sınır”ım yoktu.

Zaman içinde bu yaşam tarzının olumsuzlukları beni etkilemeye başladı…

Ve durdum ve düşündüm…

Ben ne yapıyordum. Zavallı bedenim, ruhum, duygularım bu yükü taşıyamaz hale gelmişti. Ve ilk sinyaller bedenimde başladı…

Bir spor salonunda egzersizlerle sorunlarıma çare aramaya başladım. Çalışmalardan sonra yaptığım esneme hareketlerinden aldığım haz çok hoşuma gitmişti. Yaptığımın kendi geliştirdiğim bir tür yoga olduğunun yıllar sonra farkına vardım. Bedenim, kendi doğası gereği ihtiyacı olan esneme hareketlerini gerçekleştiriyordu..

Yıllar önce bir düşme sonucu ciddi bir boyun travması geçirmiştim. Haliyle bu kaza benim için korkunç bir deneyimdi. Boyun travması dışında bu olay, benim uyanmam için yapılan bir çağırıydı. Uzun yıllar rehabilitasyon gördükten sonra bile hala boynumdaki ağrıdan ve sırtımın üst kısmında sağ omzumun kürek kemiği altındaki, beni sürekli rahatsız eden düğümlenmeden şikâyetçi idim.

Spor salonunda yoga derslerinin başladığını öğrendim ve yoga dersleri almaya başladım.

Nasıl olduysa Yoga programındaki dersleri iki hafta uyguladıktan sonra, bir gün ağrılarımın yok olduğunun farkına vardım.

Yoga çalışmak benim için doğal bir adımdı. Çalışmalarım sayesinde nasıl fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak daha güçlü hale geldiğimi keşfettim. İçimdeki asıl “ben” in açığa çıkmasına izin verdim.

Yıllardan beri form tutmanın çeşitli şekillerini zevk alarak yaptıktan sonra, ilk kez tamamen bir bütün olan bedenimi çalıştıran bu deneyimden çok hoşlandım. Bu yogada çok ilgimi çeken, merak uyandıran bir taraf vardı ve daha fazlasını istediğimi biliyordum.

Yogada benim sandığımdan çok daha fazlası vardı ve fiziksel bedenimin iyileştiği süreç içinde fark ettim ki, ruhsallıkla bütünleşmem on misli hızlanarak beni sadece kısa 5 yıl içinde çok farklı bir yere getirdi. Bunların yanı sıra bana yardım ederek, kapılar açan kişilerle tanıştım ki, kapı bir kez açıldı mı geri dönemeyeceğimi biliyordum.

Kendimi her zaman bir öğrenci olarak gördüm ve her zaman çalışmanın ve öğrenmenin gerekliliğine saygı duydum. Son iki yılda da, Hocam, Adnan Çabuk, yıllar boyu etrafıma yerleştirdiğim koruyucu katmanlarımı gerçek anlamda soyup atarak, içsel işleyişim ve iyileşmem yolunda ilk adımlarımı atmamda ustaca yardım etti. Bundan sonra da hayatımda önemli roller oynayacak iki insanla tanıştım.

Benliğimin içinde her zaman var olan gerçek tarafımın ve bahşedilmiş yeteneklerimin ortaya çıkmasında bu iki insanın katkılarını hayatım boyunca minnetle anacağım.

Kendi yolumda yürürken, bu yolculukta karşılaştığım birçok başka insan, kendilerine has eşsiz yöntemlerle bana yardımcı oldular.

Eşsiz desteklerini esirgemeyen, aklıma takılan konuları her zaman dinleyen ve kendi nazik bilgeliklerini ortaya koyan çok özel dostlar edindim.

Aynı zamanda öğrenmenin, gelişmenin, büyümenin ve bu yaşamda olmasını istediğimiz şeyleri elde etmenin yaşı olmadığını da öğrendim.

Yapmamız gereken tek şey denemek.